21 Ocak 2013 Pazartesi

Kocatepe Camii'nin Hikayesi


Cemal Süreya, "İnan Selimiye'nin minareleri gibisin, her seferinde başka yoldan çıkılır nirvanaya" demişti. Biz de Ankara'da her seferinde başka yoldan çıktık Kocatepe'ye. Minarelerinin yansımasını cam duvarlı iş merkezlerinde gördük. Aslında mimariden biraz daha anlayan bir ülke olsaydık belki de bambaşka bir yansıma, bambaşka minareler görecektik.
1957'de yaptırılmasına karar verilen ve tasarımı mimarlık yarışmasına açılan Kocatepe Camii ancak 30 Yıl sonra Turgut Özal tarafından ibadete açılabildi. Cami'nin mimarı Hüsrev Tayla ve Fatih Uluengin'dir. Cami Selimiye ve Sultan Ahmet Camii'nin basit bir kopyası, yani klasik bir 16. yy Osmanlı Camii. Oysa Ankara, İstanbul değildir. Osmanlı'yı değil modern Cumhuriyet'i simgeler ve bu yüzden yüzünde sadece onun desenlerini taşımalı.  
Aslında bu cami de öyle olacaktı. En başa dönelim 1957'de yapılan yarışmayı aslında Vedat Dalokay kazanmış, hatta bu projenin inşaatına bile başlanmıştı. Sonra darbe oldu. Darbeden sonra başbakan olan devletin demireli projeyi Hüsrev Tayla ve  Fatih Uluengin'e verdi. Çünkü Vedat Dalokay'ın projesi çok moderndi....


Muhafazakarlara şirin görünme politikasının kurbanı olan Vedat Dalokay'ın  "modern" projesi bir kaç değişiklikten sonra, Kral Faysal tarafından Pakistan İslamabad'da yapılacak cami olarak seçildi. 5bin m2 olarak 74bin kişinin ibadetine açıldı. Bugun Kocatepe Camii, mimari açıdan hiç bir değere sahipken, İslamabad Faysal Camii, İslam Dünya'sının en önemli 10 camii'nden biridir.

Her şeye, ona en çok yakışanı gider. Hiç bir şey orijinali ve ilki kadar değerli olamaz...

15 Ocak 2013 Salı

14 Ocak 1957 Humphrey DeForest Bogart



Casablanca'nın kalbi kırık jönü Rick Blaine.. Filmde kalbi kırık ama mağrur o duruşu yok mu, hayattan ve kadınlardan -kalbini sadece bir kadın kırmış olsa bile- öyle karizmatik intikam alıyordu ki, hayran kalmamak mümkün değildi. Bazen, hayata baş kaldırmanız gerektiğinde açıp onu izlemeniz ve ondan ilham alarak evden çıkmanız gerekir. Bir film karakterine özenmek çocukca mı? Belki evet ama yaşınız 30 olsa bile, Bogart'ı izlediğinde aynanın karşısında daha farklı duruyorsanız, bu çocukluk meselesinin mevzu Bogart olduğunda bi yana birakılabilir olduğunu gösterir.
O özel hayatında da tıpkı filmlerinde olduğu gibi soğuk, mesafeli ve karizmatikti . Hatta Casablanca'daki rol arkadaşı Ingrid Bergman onun için " Onu öptüm ama hiç tanıyamadım" demiş, o ise oyunculuk için "Oynamak sex yapmak gibidir, oynarsınız ama onun hakkında pek konuşmazsınız; ya da onun hakkında çok konuşur ama onu yapmazsınız. İşte bu yüzden çok konuşanlara hep şüpheyle bakmışımdır." demişti.

Afrika Kraliçesi filmlerinin çekiminde tüm oyuncular ve set çalışanları kirli su nedeniyle dizanteriye yakalandığında bir tek o sağlıklı kaldı. Sihri viski varken asla su içmemesiydi.

Ölümü üstünden bugun 56 yıl geçti ama hiçbir aktör onun gibi sigara ve viski içemedi.  Efsaneler ölmez demiş miydik???

9 Ocak 2013 Çarşamba

9 Ocak 1990


I

Buzdağına çarptın mı bilmiyorum
ama Titanik
gibi oldu batışın
bir sen vardın çünkü
şiirin dört bacalı şairi

Dalgaların kıyıya vurduğu
eşyalarını toplama telaşında
imgenin derin sularına
nefesleri yetmeyen
lodosçular

Bir gemi gibi batmak
yakışırdı sonuna
filikaya biniş sırasına benzeyen yaşantının:

-Önce çocuklar
ve kadınlar

II

Gülcemal vapurunu hiç görmedim ama
tanıdığım Cemal gül idi...

Sunay Akın

6 Ocak 2013 Pazar

Öndeyiş

 
 
Bedenim üşür, yüreğim sızlar.
Ah kavaklar, kavaklar...
 
Beni hoyrat bir makasla
Eski bir fotoğraftan oydular.
Orda kaldı yanağımın yarısı,
Kendini boşlukla tamamlar.
 
Omuzumda bir kesik el,
Ki durmadan kanar.
 
Ah kavaklar, kavaklar...
Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar.
Metin ALTIOK
 
 

5 Ocak 2013 Cumartesi

Yüzbinlerce Hayat



Sene 1897, Dr. Felix Hoffman, babasının romatizma ağrıları için kullandığı ve yan etkileri berbat sodyum salisilat'tan daha iyisi için laboratuvarında çalışmaya başladı. Sonunda Asetik Anhidrit ile Salisilik Asit'i birleştirerek ve neredeyse hiç yan etkisi olmayan Asetil salisilikasit'i elde etti. Bayer bu ilaca Asprin ismini verdi. O kadar mucizevi bi ilaçtı ki ağrı giderici olmasının yanında ateş düşürücüydü. 100 yıl önce bir çok insanın yüksek ateşten öldüğünü düşününce bu ilacın yüzbinlerin hayatını kurtardığını söyleyebiliriz.
Dr. Felix asprini bulduktan 11 gün sonra, laboratuvarında bir diğer ağrı kesici morfin'i geliştirmek için uğraşmaya başladı. Tıpkı asprinde olduğu gibi morfini de asetil ile tepkimeye soktu. Elde ettiği madde diasetilmorfin oldu. Bayer bu ilaca Eroin ismini verdi. 33 yıl eczanelerde ilaç olarak satıldı. 1. Dünya savaşında ağır yaralanan hastaların ağrısını dindirdi. Ama görüldü ki morfinden daha tehlikeli. 100 yıl içinde uyuşturucu bağımlılığından ölen veya ciddi şekilde etkilenen yüzbinlerce insan olduğunu da söyleyebiliriz.
Ey Dr. Felix, hayat enteresan, 11 gün arayla yaptığın iki küçük dokunuş neleri değiştirdi. Acaba net faydanı hesaplasak artıda mısındır yoksa ekside mi?
Neyse iki gün önce beni 39 derece ateşten kurtaran Asetilsalisilikasit'i 116 yıl önce icat ettiğin için Allah senden razı olsun.  Sadece vucudun ateşini söndürdüğün, ruhun ateşine dokunmadığın için...:)

12 Aralık 2012 Çarşamba

onikionikioniki

Bugun 12.12.12.
Uzun yıllar boyu bu günü nasıl unutulmaz şekilde kutlayacağımı, efsanevi derecede mutlu olacağımı hayal ettim. Bugun tek bir hayalim var, Tanrı'dan dilediğim tek dilek; bir zaman makinesi. Çocukca, ama beni hayallerime ulaştıracak tek yol. Oysa bilirim çalışmaz saatler geri. Bilirim hayat geri döndürülemez, bir kere söylenmiş ve istense de geri alınamaz kırıcı sözler gibi.
 
Hayat elinde hiç birşeyi olmayanların birşeyler kazanmak için geçirdiği bir süre mi? Yoksa elindekileri kaybetmemek için uğraştığı bir yarış mı? Otuz yıl sonunda kazandım mı kaybettim mi? Bilmiyorum.
 Bilmiyorum birbirine uzanmış ancak parmak uclarıyla birbirine değen iki kol için yapılacak bir şey var mı?
Sadece bir dua. Geçen otuz yılda; , saçlarımı kaşıyan anne sırtımı sıvazlayan baba eli, iki sıcak abla kucağı, üç tatlı yiğen yanağı, onlarca güzel arkadaş, ey benimle kavga edip duran baht, en mutlu günlerin toprağı şölenlerle egemen ülken, bütün güzellikler sizinle olsun.

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Avrupa Forma Fiyatları

Aşağıda Avrupa'nın hatrı sayılır liglerinde bulunan iyi takımların forma ücretleri sıralıdır. Bizzat resmi sitelerini gezerek çıkardım bu rakamları. Rakamların en yükseğinin, herkes tarafından Avrupa'nın en iyi ligi olarak kabul edilen İspanya'da görülmesi şaşırtıcı değil. En düşük rakamların kişi başına düşen milli geliri en düşük ve bir tekstil ülkesi olan Türkiye'de görülmesi de. Şaşırtıcı olan İngiltere'deki insanların formalar için ödediği paranın Yünanlar ve Fransızlarınkinden çok daha az olması. İSPANYA (KİŞİ BAŞINA DÜŞEN MİLLİ GELİR = $31,955)
Valencia = 68 euro = 140 lira = Kappa
Barcelona = 77 euro = 160 Lira = Nike
Real Madrid =85 euro = 180 Lira = Adidas

FRANSA (KİŞİ BAŞINA DÜŞEN MİLLİ GELİR = $34,045)
PSG = 70 euro = 150 Lira = Nike
Marsielle = 75 Euro = 157 Lira = Adidas
Lyon = 70 Euro = 150 Lira = Umbro
HOLLANDA (KİŞİ BAŞINA DÜŞEN MİLLİ GELİR = $40,850)
PSV = 70 Euro = 150 lira = Nike
Ajax = 70 Euro = 150 Lira = Adidas
İTALYA (KİŞİ BAŞINA DÜŞEN MİLLİ GELİR= $30,756)
Roma = 56 Euro = 120 Lira = Kappa
Juventus 59 Euro = 125 Lira = Nike
İnter = 70 Euro = 150 Lira = Nike
Milan = 70 Euro = 150 Lira = Adidas
YUNANİSTAN (KİŞİ BAŞINA DÜŞEN MİLLİ GELİR = $29,361)
Olimpiakos = 70 euro = 150 lira = Puma
Panathinaikos = 65 Euro = 136 Lira = Adidas
ALMANYA (KİŞİ BAŞINA DÜŞEN MİLLİ GELİR = $35,613)
Bayern Munich = 54 euro = 113 Lira = Adidas
Schalke 04 = 70 euro = 150 Lira = Adidas
İNGİLTERE (KİŞİ BAŞINA DÜŞEN MİLLİ GELİR = $35,445)
Arsenal = 40sterlin = 100 Lira = Nike
Man Utd. = 43 Sterlin = 110 Lira = Nike
Liverpool = 40 Sterlin = 100 Lira = Adidas
Chelsea =40 Sterlin = 100 Lira = Adidas
TURKİYE (KİŞİ BAŞINA DÜŞEN MİLLİ GELİR = $13,920)
Galatasaray = 42 Euro = 89 Lira = Adidas
Fenerbahce = 42 Euro = 89 lira = Adidas
Besiktas = 40 Euro = 85 Lira = Adidas

30 Haziran 2009 Salı

Değirmenin Suyu

Bir ülkede ayrılıkçı bir bölgenin futbol takımı, sembolü, dünyanın en iyisi ve en sevileni olursa ne olur?AcetoBalsamico Real Madrid'in ikinci "Los Galacticos" döneminde başkan Perez'in harcadığı astronomik transfer paralarının kaynağını sorguladı bu hafta. 3 Futbolcuya 180 milyon lira harcadılar, daha da harcamaya niyetliler. Bütün bu paralar elbetteki tek rakipleri, sadece ülkelerinde değil artık dünyadaki tek rakipleri Barça'yı durdurmak için. İnsan yazımın başında sorduğum soruyu düşünmeden edemiyor. Ayrılıkçı katalanların takımı Barcelona, dünyanın en iyi ve en sevilen takımı haline geldi, Madrid Hükümeti buna kayıtsız kalmış ve kalacak olamaz.

5 Mart 2009 Perşembe

Yorumsuz


Yer : Tarihi Eminönü Meydanı

2010 Kültür Başkenti İstanbul.

Belediye Başkanı : Mimar Kadir Topbaş

4 Mart 2009 Çarşamba

Kulup Rakı'sının Üstündeki Resim

"Bu akşamüstü üç şey doğruladı beni:
Kulüp Rakı'sının üstündeki resim, bir;
Ortak arkadaşımız Prens Hayati, iki;
Üçüncüsünü sorma, bizimle ilgilidir."


1930 yıllarında Tekel tarafından üretilmeye başlanmış bu rakı. Yeni Rakı ve Altınbaş Rakı ile birlikte son yıllara kadar akşamcıların masasını süsleyen üç aktörlerden biriydi. Yeni Rakı'dan biraz alkollü ve ağır, Altınbaş'tan daha az anasonlu. Onu ünlü yapan üstündeki unutulmaz resim. Cumhuriyet döneminin ilk grafikeri İhap Hulusi Görey tarafından tasarlanmış. O resimdeki iki kişiden biri kendisi, diğeri de yakın arkadaşı şair Fazıl Ahmet Aykaç. Kulaktan kulağa o ikilinin M. Kemal Atatürk ile İsmet İnönü olduğu söylenmiş durmuş. Atatürk'ün sürekli bu rakıyı tercih ettiği söylenir belki dedikodunun nedeni budur. Atatürk de bu rakıyı içerken üstündeki resime kafayı yormuş anlaşılan. Bunu nerden mi anlıyoruz ; İhap Hulusi'nin 1930'lu yılların başında Kulup Rakı'sı etiketini tasarlamasından bir kaç yıl sonra Atatürk'ün en çok önem verdiği devrim olan, alfabe devrimi için hazırlamış olduğu Alfabe kitabının kapağını İhap Hulusi'ye yaptırtması. Artık şiirden midir, Ata'nın yolundan gitmekten midir bilinmez, biz de kafayı yoruyoruz bu rakıyı görünce. Neyse.
75 yılda Türkiye çok ilerledi, çok gelişti artık bir içki şişesini tasarlamış bir sanatçıya okul kitabı kapağı teslim etme gafletinde (!) bulunulur mu hiç .

3 Mart 2009 Salı

Olaylı Gece



Deniz Hanım'ın 13 Aralık 2004 tarihinde yayınlanan, Popstar yarışmasını terketmesin ardından sarfettiği sözler. Geçmişinde işlediği suçtan dolayı hapis yatan Bayhan Gürhan'ı eleştiriyor ve daha önce hapis yatan birisinin popstar olamayacağını düşünüyordu. Şimdi Tony Montana'ya özenmekten içerde... Nitekim bir sanatçının kokodan hapis yatabilmesi için elinde ciddi miktarda madde bulundurması lazım. Ben Deniz Hanım'ın bu işin ticaretini yaptığını düşünmüyorum. Muhtemelen eşe dosta dağıtıyodur...
Bu arada Bayhan o dönemde Deniz Seki'yi Allah'a havale ettiğini ve şimdi de Deniz Seki için üzüldüğünü açıkladı. Ne diyelim Allah kimseyi Bayhan tarafından kendine havale ettirtmesin...

24 Şubat 2009 Salı


Cemal Süreya vapuru
Akşamüstleri giyince
Işıklı elbisesini
İnce bir duman savurarak havaya
Dansa kaldırır

"Galata"* kulesini

Sunay Akın
*aslı Kız Kulesi'dir